Dr. Muzaffer Tamer ISI NEDİR? NE DEĞİLDİR? Yapılarda su buharı yoğunlaşmasını ve nemlenmeyi daha iyi anlamak için ısının ne olduğunun ve nasıl yayıldığının bilinmesi gerektir. Isı kısaca bir enerji şeklidir ve malzemeyi teşkil eden en küçük parçacıkların (atom ve moleküller) titreşimiyle meydana gelir. Eğer bir malzeme ısıtılırsa bu küçük parçaların titreşimi hızlanır, tersine soğutulursa titreşim azalır. Isı muhtelif yolardan elde edilebilir. MEKANİK ENERJİDEN ELDE EDİLEN ISI Bir dübel deliği matkap ile delindiğinde, matkap ve delinen yer ısınır. İşte buradaki ısı sürtünme ile yani mekanik olarak elde edilmiştir. KİMYASAL REAKSİYONDAN ELDE EDİLEN ISI Bir malzeme yandığında (petrol, odun, kömür vs.) ısı elde edilir. Bir kazanı ısıtırız veya yemeği pişiririz. ELEKTRİK ENERJİSİNDEN ELDE EDİLEN ISI Elektrik akımı bir dirençten geçerken orayı ısıtır. Evlerdeki elektrik ocakları en iyi misaldir. IŞINIM YOLUYLA ELDE EDİLEN ISI Güneş ışınları yerkabuğu tarafından tutulur ve ısınmaya başlar. ATOM ENERJİSİNDEN ELDE EDİLEN ISI Malzemenin en küçük parçası (atom) herhangibir usul ile parçalanırsa, bu parçalar çok büüyk bir hızla etrafa yayılırlar ve mesala suya ısılarını bırakarak suyu ısıtırlar. (mesela Uran 235, Neutronla parçalanır) Isının bir yerden diğerine nakli ancak farklı sıcaklığa sahip yerler arasında oluşur ve daima yüksek sıcaklığa sahip taraftan düşük sıcaklığa sahip tarafa doğru olur. Kısacası kışın dışa bakan bir duvardan içerdeki ısı dışarıya, yazın ise dışardaki yüksek ısı içeriğe doğru hareket eder ve bu denge sağlanana kadar devam eder. İşte bu ısının bir yerden bir yere nakli 3 şekilde olur. IŞINIM YOLUYLA ISI NAKLİ (Transferi) Bütün cisimler ısı neşrederler. (güneş, radyatör vs.) Bu yayılma elektromanyetik dalgalarla olur. Bu dalgalr bir cisme geldikleri zaman, malzemede ısıya dönüşür. Bu dönüşüm o malzemenin yüzey rengine bağlıdır, eğer koyu renk ise daha fazla, açık renk ise daha az ısınır. İşte bu yüzden yazın açık renk elbise giyeriz . Bu suretle güneşten gelen ışınların bir kısmı geriye gider. Kışın ise tersine koyu elbiseler giyeriz güneş ışınlarını tutsun diye. Yazın koyu renkli bir araba güneşte kaldıktan sonra kapısı açılırsa içerisinin dışarıdan çok daha sıcak olduğu farkedilir. ISI TAŞINIMI YOLUYLA ISI NAKLİ (Komveksiyon) Isı taşınımı yoluyla ısı nakli kütle nakli ile gerçekleşebilir. Bu yüzden bu tip ısı nakli sadece gaz ve sıvılarda mümkündür. Bir odada ısıtılan havanın yoğunluğu azalır bu yüzden yukarı doğru hareket eder. Ayrıca odada bir vantilatör varsa, pencere veyaa kapı açılırsa içeriye giren rüzgarla aynı hareket olur. Gaz veya sıvı ortamda, sıcaklığı çok olan yerden sıcaklığı az olan yere bir akım vardır. Oda içerisinde de sıcaklık daha soğuk olan duvar, tavan ve zemine doğru hareket eder. İnsan vücudu, %60 ışınım ve %40 taşınımla ısınırsa kendini çok rahat hisseder. Taşınım artarsa rahatsızlık başlar. ISI İLETİMİ İLE ISI NAKLİ Isı iletimi ile ısı nakli doğrudan doğruya malzemeye bağlıdır. Burada ısı nakli malzeme parçacıklarından malzeme parçacığına geçer. Bu, katı haldeki malzemelerde, sıvı haldeki malzemelerde ve gaz haldeki malzemelerde kütle nakli olmadan gerçekleşir. Burada malzeme nakli yoktur, enerji nakli vardır. Bu naklin hızı malzemeye bağlıdır. Gümüş, bakır, alüminyum, demir gibi malzemeler ısıyı naklederler . Ahşap, poliüretan köpük, cam yünü, strapor ise ısıyı çok yavaş nakleder, hareketsiz hava da ısıyı geç nakleder boşluksa tam izole eder. Bakır, alüminyum, bronz, çinko, demir ve ağaçtan aynı ölçülerde çubuklar alıp üzerlerini sıcaklıkla renk değiştiren kağıtlarla kaplıyalım ve bunları kaynayan bir suyun içine dikey şekilde sokalım. Bakırın diğerlerinden çok kısa zamanda ısındığını görürüz. Bu deneyden anlaşılacağı üzere her malzeme ısıyı aynı nakletmez. Buda bize ısının muhafaza edilmesi lazım geldiği yerde kötü ısı nakleden malzemeleri kullanmamamız gerektiğini ifade eder. Malzemenin İsmi | W/mk | Malzemenin İsmi | W/mk | Çam kerestesi | 0,14 | Gaz Beton | 0,14–0,29 | Meşe kerestesi | 0,21 | Hafif Beton | 0,41 | Preslenmiş ağaç yongası | 0,14 | Beton | 2,04 | Kontrplak | 0,14 | Dolu tuğla | 0,70 | Yumuşak sunta | 0,17 | Delikli tuğla | 0,52 | Sert sunta | 0,05 | Sıva | 0,87 | Poliüretan sert köpük | 0,04 | Demir | 58 | Mineral elyaflı malzeme | 0,04 | Bakır | 380 | Sakin hava | 0,03 | Alüminyum | 200 | Alçı Plaka | 0,21 | Pencere camı | 0,81 | Bir yapı elemanın (duvar, pencere, kapı vs.) yüzeyinin komşu hava tabakası ile ısı alışverişine kısaca ısı transferi (ısı nakli) denilir. Buradaki ısı alışverişi temasla (ısı iletimi) ve ışınım ile olur. Şimdi bir duvardan pratikte bir ısının nasıl nakledildiğine bakalım. 24cm. genişliğinde delikli tuğlalı bir duvarın dış sıcaklığ ı – 10°C, iç tarafta yani odada +20°C olursa duvarın iç yüzünde 16,5°C dış yüzünde – 9°C olur. İşte bu sıcaklıklar aradaki duvarın ısıyı hızlı veya yavaş nakletmesine bağlıdır. Isı ne kadar hızlı nakledilirse duvardaki iç sıcaklık düşer, dış sıcaklık artar, bu durumda duvarı ısıtıyoruz dolayısıyla havayı ısıtıyoruz demektir. İlerde aanlatacağımız gibi duvarın nemlenmesinin sebebi budur. Şimdi başka bir duvara bakalım. 24cm kalınlığında delikli tuğla bir duvarın 2cm. kalınlığında iç ve dış sıva yapılmış ayrıca dışardan 10cm. kalınlığında Polistrol köpük ile izole edilmiş, iç sıcaklık yine 20°C iç sıvanın yüzünün sıcaklığı 19°C delikli tuğlanın iç sıcaklığı 18,5°C dış sıcaklığı 13°C, Polistrolun dış sıcaklığı –9°C sıvanın dış yüzü – 9,5°C ve dış hava sıcaklığı –10°C. Buradan şu netice çıkar, duvarın iç sıcaklığı oda sıcaklığına yakın, dış sıcaklık ise, dış hava sıcaklığına yakın, dolayısıyla, havayı ısıtmıyoruz demektir. Isının nakli, duvarlarda bu şekilde, köşelerde ise biraz daha değişiktir. Bir duvar kesitinin eşit sıcaklıklara sahip 2°C aralıklı çizgilerle bölersek bu çizgilerin duvarın düz yerinde birbirine paralel olduğunu görürüz ama köşelere geldiğinde sapmalar başlar zira köşeye yaklaştıkça tesir alanı büyümektedir. Bu yüzden köşedeki sıcaklıkları ölçecek olursak burada tam köşe sıcaklığının 4°C ye kadar düştüğünü görürüz. İşte nemlenmenin ve mantar teşekkülünün köşelerde başlamasının sebebi budur. Eğer yoğuşma istenmiyorsa duvarlar ve bilhassa köşeler izolan bir malzeme ile izole edilmelidir. Eğer duvarın arasında bir beton kolon varsa beton ısıyı daha çabuk ilettiği için betonunu içe bakan sıcaklığı daha düşüktür. Bu da orada yoğuşma olasılığını arttırır. Demekki beton yeler çıplak bırakılmamalı izole edilmelidir. HAVANIN İÇERİSİNDEKİ SU BUHARININ MARİFETLERİ İnşaat fiziği açısından havanın içerisindeki nem çok önemlidir. Ve şunların muhakkak bilinmesi gerekmektedir. - Hava o andaki sıcaklığına bağlı olarak belli bir miktardaki su buharını buhar olarak tutabilir. Eğer bu sıcaklık dah fazla su buharı verecek olursak bu fazlalık hava içerisinde buhar olarak kalamaz, yoğuşur yani suya dönüşür. Sıcaklık arttıkça bu buhar miktarıda beraber artar. Tersine sıcaklık düşerse bu defa o sıcaklıkta doyma miktarından arta kalan buhar yoğuşur.
- Hava molekülleri su meloküllerinden daha büyüktür. Yani havanın geçmesine mani olan bir katmandan su buharı rahatlıkla geçer. Pek tabiidir ki su buharının geçemediği katmandan hava da geçemez. Bu durum bilhassa hafif yapı elemanlarının kullanıldığı binalarda çok önemlidir.
- Hava fiziksel olarak gaz karışımıdır. Bunun manası, su buharı basıncının hava basıncına ilavesi o anki toplam basınçtır. Su buharı basıncı o andaki nem miktarına da bağlıdır.
- Farklı su buharı miktarına sahip iki boşluktan, fazla su buharı ihtiva eden taraftan, su buharı az olan tarafa bir buhar akışı başlar. Bu, iki taraftaki buhar miktarı eşit oluncaya kadar devam eder.
KATI MALZEMELERDE SU ALIŞVERİŞİ Katı malzemeler normal iklim şartlarında belirli alanda su ihtiva ederler. Buna “Doğal nem” veya “Denge nemi” denir. Bilimsel olarak katı malzemenin doğal nemi çevredeki havanın nisbi rutubet oranına bağlıdır. Bu oran ahşapta %40 nisbi nemlilikte ağırlığın %7’si ve %80 nisbi nemlilikte ağırlığın %14’ü civarındadır. Çimento harcında ise %50 nisbi nemlilikte ağırlığın %3’ü ve kireç – çimento harcında ise ağırlığın %5’i mertebesindedir. Yapı malzemelerinin doğal nemliliğine sebep olan etkenler öncelikle 0,1mm. ‘den küçük olan mikro gözeneklerdir. Katı malzememnin çevresindeki sınır değerleri değişecek olursa, malzemenin nemliliği de değişir. Çevredeki nem artar ise malzemenin nemi artar, eksilirse içerdeki su çevreye buhar olarak yayılır ve malzemenin nemi azalmış olur. SU BUHARI GEÇİŞİ Su moleküllerinin sadece sıvı halde değil, buhar halinde de hareket kabiliyeti vardır. Bu hareketin en bilineni su buharı geçişidir. (Difüzyon) Binalardaki bir çok rutubetlenme olayının arkasında su buharı difüzyonu ve yoğuşma gerçeğinin bulunduğunun anlaşılması çok eski değildir. Nasıl ki, insanlarda romatizmanın, kesin teşhis konulamayan birçok hastalığın sebebi olduğu biliniyorsa su buharı difüzyonu da birçok rutubetlenme olayının müsebbibi olarak görülmektedir. Acaba su buharı difüzyonu hangi etaplardan geçmektedir? Difüzyon, meloküllerinin bir gaz karışımında yaptığı kendi hareketidir. Örneğin, suyun en küçük parçaların yani moleküllerinin havadaki hareketi gibi . Bu hareket için moleküllerin hava içinde farklı yoğunlukta dağılmış olmaları gerekmektedir. (Konsentrasyon akımı) Bir hacmin bir tarafında fazla diğer tarafında az su molekülleri toplanmışsa, doğanın ana kanunu mucibince fazla olan taraftan az olan tarafa doğrubir denge hareketi başlar. Çünkü az olan tarafta su molekülleri için daha fazla yer vardır. Bir an gelir ki, hareket durur. Bu an, su buharının hacmin her tarafına eşit olarak dağıldığı andır. Su buharı molekülleri maddenin en küçük parçacıklarından oluştuğundan katı maddeler buna karşı büyük aralıklı bir ağ gibi karşı dururlar, ancak bu moleküllerin katı madde içinde hareketine engel olamazlar. Havanın su buharı alabilmesi iki etkene bağlıdır. Hava sıcaklığı ve havanın su buharına doyma derecesi. Doyma derecesi (nisbi nemlilik) aynı zamanda su buharı kısmi basıncını verir. Su buharının tüm hareketleri kısmi basınçlar tarafından yönetilir. Kısmi basınca ve sıcaklığa bağlı olarak 1m³ hava içinde (su buharı, su ve buz) değerler verilmiştir. Tablodaki değerlere ulaşıldığı zaman hava su buharına doymuş demektir ve daha fazla buhar alabilmesi olanaksızdır. Daha fazla buhar zorla verilmeye çalışılsa dahi bu buhar su şekline döşerek açığa çıkar. Aynı olay buharla doymuş havanın tamamen veya kısmen soğuması esnasında da yaşanır. Ne varki, havanın buharla tamamen doyması çok istisnai hallerde gerçekleşir. Genellikle mevcut iç ortam sıcaklığına göre havadaki buhar miktarı maksimum taşıyabileceği buhar miktarından azdır. 1m3. Havada gerçekten bulunan su miktarına “mutlak nemlilik” denir. Ancak bu miktar ilgili maksimum nemliliğe ipucu değildir. Olayı daha kolay anlaşılabilir hale getirmek için "nisbi nemlilik (q)" ortaya konmuştur. Nisbi nemlilik, maksimum nemliliğin mutlak nemliliğe yüzde olarak oranıdır. Örneğin mutlak mevcut nemlilik mümkün olan maksimum nemliliğin yarısı ise, nemlilik oranı %50’dir. Bu açıklamadan uzman olmayan kişiler dahi biraz bir şey anlayabilirler. Önemli olan havanın yoğuşmaya başlamadan önce en fazla kaç dereceye kadar düşebileceğini hesaplamaktır. Bu noktaya " yoğuşma noktası” veya ” terleme noktası” denir. Bir mekan içindeki her noktanın aynı sıcaklıkta olmadığının bilinmesi gerekir. Hangi sıcaklıkta mevcut su buharının (kısmi basınç) doyma basıncına ulaştığı, yani mutlak nemliliğin hangi sıcaklıkta maksimum nemliliğe ulaştığını hesaplamak, “yoğuşma noktasını” hesaplamak demektir. SICAKLIK | DOYMA NOKTASI | MAX NEMLİLİK | (V)°C | (PS) PA | fmax g/m³ | -20 | 103 | 0,88 | +/-0 | 611 | 4,84 | 20 | 2337 | 17,29 | 40 | 7375 | 51,16 | 60 | 19920 | 130,2 | 80 | 47360 | 293,3 | 99 | 97760 | 578 | Pratikte sık sık karşılaşılan soru şudur. Yoğuşma olamaması için hangi sıcaklıkta hangi nem oranına müsade edilir? Mekan içerisinde hareket eden hava, yoğuşacağı bir sıcaklıktaki yere rastladığı anda orada yoğuşur. Şimdi buna ait bir misal yapalım. Oda sıcaklığımız 20C odadaki bağıl nem %75 olursa hangi sıcaklıkta yoğuşmaya başlar? Belli nem oranlarındaki yoğuşma sıcaklıklarına göre 20°C ve %75 bağıl nemin olduğu aralıkların kesiştiği noktayı bulursak burada 15,4°C buluruz. Demekki oda içerisinde 15,4°C’ye sahip bir bölge varsa buhar orada yoğuşmaya başlayacak demektir. O halde bu şartlarda odada hiçbir nokta 16°C altına düşmemelidir. Başka misal yapalım. Oda sıcaklğı 20C. Oda dış duvarının sıcaklığı 9,3C, acaba hangi bağıl nemde yoğuşma başlar? Yine belli nem oranlarındaki yoğuşma sıcaklıklarına göre 20°C ve 9,3°C sıcaklığından yukarı çıkarsak %50 bağıl nemi buluruz. O halde odada 9,3°C'lik bir nokta varsa bağıl nemi %50 ‘nin altına düşürmemiz gerekir. HAVA HAREKETİYLE RUTUBETİN BİRLİKTE HAREKET ETMESİ (KONVEKSİYONLA RUTUBETİN YAYILIŞI) Suyun hareketli havada birlikte hareketi, çok uzun süre teorik ve pratik olarak ihmal edilmiştir. Her ne kadar bina kabuğunda derzlerden su ve rüzgar girmemesi için bazı global şartnameler varsa da, bunların ana gayesi, ısının hava yordamıyla hareket ederek enerji kaybına mani olunmasıdır. Bu hareket esnasında, suyunda birlikte hareket ettiği ve bazı şartlar altında sebep olduğu gerçeği, yeni yeni ele alınmaya başlanmıştır. Burada hareket eden su buharı miktarı, prensip olarak buhar difüzyon olayından çok dah fazladır. Özellikle çatılar, bu problemle karşı karşıyadır. Ne yazık ki konveksiyon yolu ile hareket eden su miktarını hesaplamak için hesaplama yöntemleri yoktur. Özellikle havanın alçak ve yüksek basınç etkisinde devamlı değişiminin kaçınılmaz olduğu sanayi tesislerinde yalıtım içinde oluşan kondens suyunun düzenli olarak pompayla emilmesi gerekmektedir. Kuşkusuz tüm olay çok komlike olup hesaplanabilmesi için daha araştırılmalara ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç hem yapılar hem de tesisler için geçerlidir. Yapılarda olay düzenli iç-dış iklim faktörleri arasında araştırılırken, tesislerde ise kesintili çalışmalar ve değişken sıcaklıklar da dikkate alınarak araştırma yapılmalıdır. Ancak yapılarda su buharı hareketinin bu çok önemli kısmı mutlaka çok daha derinlemesine araştırılmalıdır. Bunun için şimdilik yapı kabuğundaki fugaların kapatılması için uzmanlar çözüm önerileri getirmelidirler. BİREYSEL SU HAREKETİNİN TOPLU ETKİLERİ Buraya kadar binalardaki suyun akışkan veya buhar halindeki hareketleri teker teker ele alınmıştır. Pratikte ise ortaya çıkan hasarların nedeninin sadece bir tanesine değil birkaçına bağlı olduğu görülmektedir. Örneğn toprak altı suyunun betona işlemesi, difüzyon yoluyla ilerlemesi , kapiler bir katmana rastlayınca yukarıya çıkması ve yukarlarda bir yerde iç yüzeylerde gözle görülecek şekilde tezahür etmesi gibi. Danimarkalı Prof. Korsgaard tarafından geliştirilen yeni bir yönteme göre, yalıtımlı soğuk tesisatın yüzeyine Difüzyon veya Konveksiyon yolu ile çıkabilmiş su kapiler emici özelliği bulunan fayanslar yardımı ile tekrar dış havaya verilebilmektedir. Bu suyun hareketleri ve etkileri konusunda bilgi sahibi olunca konvansiyonel olmayan çözümler bulunabileceğine ait güzel bir örnektir. PENCERELERDE VE BİNALARDA YOĞUŞMA Pencerelerde kullanılan her türlü camlarda dışa bakanlarında yoğuşma meydana gelmesi camın veya pencerenin kalitesiyle alakalı değildir. Yeni Avrupa normuda EN 1279, bu hadiseyi şöyle izah etmektedir. Cam üzerine yoğuşma camın kalitesiz olduğunu ifade etmez. Bu bir atmosfer olayıdır ve atmosfer şartlarına bağlı olarak meydana gelir. Eğer havada sis yoksa ve hava açıksa böyle gecelerde çiğ meydana gelir. Zira böyle durumlarda toprak uzaya ışınım suretiyle çok ısı kaybeder, bu esnada havanın içindeki fazla nem yoğuşur. Çiğ teşekkülü için uygun hal: - Yüksek rutubet oranı
- Bulutsuz bir gök
- Rüzgarsız bir hava
- Ve ısı iletim katsayısı düşük bir çiğ taşıyıcısı
İşte tabiatta kendiliğinden oluşan bu hadise pencere camında tekrarlanır. Çift camlarda kullanılan camların k değerlerinin farklı olması, sadece yalıtım miktarını değiştirmez, aynı zamanda camlardaki sıcaklıkları da değiştirir. İç ve dış camın sıcaklık hesabı amprik formüllerle tahmin edilebilir. Burada bahsettiğimiz (k) değeri, yapı malzemesinin ısıyı nasıl naklettiğini gösterir. Bu değer küçüldükçe malzemenin ısıyı daha zor naklettiğini dolayısıyla daha iyi izolan bir malzeme olduğunu ifade eder. Şimdi pratikte nasıl olduğunu görelim. DIŞ CAM SICAKLIĞI (dış sıcaklık -15°C) | CAMIN K DEĞERİ W/m² K | İÇ CAM SICAKLIĞI (iç sıcaklık 20°C) | -6.2°C | 5.8 | -5,4°C | -10.4°C | 3.0 | +6.9°C | -13.0°C | 1.3 | +14.3°C | Dış sıcaklık –15°C iç sıcaklık 20°C olduğunda ve k, değerleri 5,8 3,0 ve 1,3 ise iç ve dış cam sıcaklıkları (Amprik formülle hesaplanmıştır.) –15°C dış sıcaklıkta, tek cam olduğunda birinci sıradaki k değeri 5,8 olursa camın dış sıcaklığı -6,2°C iç sıcaklığı –5,4 °C olur. O halde tek cam kullanıldığında hemen bütün sıcaklık dışarı kaçmaktadır. Daha önceki tabloya bakacak olursak sadece 10°C oda sıcaklığında %30 nem olursa yoğuşma olmaz, bu demektir ki tek camlı pencerede yoğuşmanın önüne geçilemez. Tablodaki ikinci sıraya bakacak olursak, normal bir ısıscam alınmıştır. Bunun k değeri 3,0 w/m2 K dır, bu durumda iç cam iç sıcaklığı 6,9 °C, dış cam dış sıcaklığı –10,4 °C olur. Yine tabloya bakacak olursak 24°C ve 25°C de %30, 23°C ve 22°C de %35, 20°C ve 21°C de %40, 18°C ve 19°C de %45, 17°C de %50 ,15°C ve 16°C de %55, 14°C de %60, 13°C de %65, 12°C de %70, 11°C de %75, 10°C de %80 nem oranlarında ve daha aşağılarında yoğuşma olmayacağı görülür. Buradaki verilen sıcaklıklarda daha fazla rutubet tesbit edilirse orada yoğuşma olur. Tablodaki son sırada dış camın dışı –13°C k değeri 1,3 ise, iç camın iç sıcaklığı 14,3°C olmaktadır. Tekrar büyük tabloya bakacak olursak 14,3 °C nin daha büyük bir nem oranlarında yoğuşma daha dar bir alana girmektedir. İç cam sıcaklığının artması, oda içerisindeki hava hareketlerini azaltır, dolayısıyla oda iç konforunu arttırır. Buna mukabil dış cam daha fazla soğuyacağı için yüzeyinde rutubet oluşma miktarı artar. Gözlüklü insanlar soğuk havalarda sıcak mekanlara aniden girerlerse ,cam üzerinde yoğuşan su buharı görüşe mani olur. İşte burada meydana gelen yoğuşma tabiatta meydana gelen yoğuşmadan farksızdır. Zira gözlük camları oda sıcaklığından çok düşüktür, gözlük camı civarındaki hava aniden soğuması ve yoğuşma sıcaklığının altına düşmesi gerekir. Ekmek kızartma makinasında kızarttığınız bir dilim ekmeği masa üzerine koyalım ve biraz sonra tekrar kaldırdığımızda masa üzerinde yoğuşmuş su ile karşılaşırız. Kısacası bir yerde, bir yüzeyde su buharının yoğuşması için yüzey sıcaklığının ortam sıcaklığından düşük olması gerekmektedir. Ama bu her zaman oluşmayabilir. Zira ortamdaki havanın, ortamdaki havanın yoğuşma sıcaklığından fazla olabilir. Evin bazı bölümlerinde yoğuşma iç tarafta oluşur. Banyolar ve duşlar yüksek sıcaklıklarda yüksek nem ihtiva eder. Senenin soğuk günlerinde bu yerlerde soğuk duvar ve camlarda buhar yoğuşabilir. Mutfakta eğer aspiratör direk ocağın üzerinde değilse odaya çok buhar yayılabilir. Bu da hızla yoğuşmaya zorlar. İnsanlar uyurken çok miktarda rutubeti odaya verirler, bu yüzden sabahları yatak odalarında yoğuşma olabilir. MESKENLERDE SU BUHARI ÜRETİMİ | İNSAN /ORTALAMA ÇALIŞMA | 100 | g/h | İNSAN/UYKUDA | 50 | g/h | BANYO TEKNESİNDEN YIKAMA | 1000 | g/h | DUŞ YAPMA | 1500 | g/h | PİŞİRME | 400-1000 | g/h | EV BİTKİLERİ | 5-20 | g/h | Önünde kepenk veya jaluzi olmayan pencerelerde iç camlarda yoğuşma olabilir. Perdeler, storlar gibi pencere önünde akımı önleyici şeyler de yoğuşmayı hızlandırır. Çok miktardaki ev içindeki süs bitkileride etkenlerden birisidir. Fakat pencerenin k değeri yoğuşmaya en fazla tesir eden faktördür. Bir ısıcamda k değeri küçüldükçe iç taraftaki camda sıcaklık artacağından yoğuşma ihtimali azalır. Diagramda bu iyice tahkik edilebilir. 22°C oda sıcaklığında ve 20°C dış sıcaklıkta ve k= 1,7 w/mK olan bir camda izafi rutubet %58 olarak bulunmaktadır. Eğer rutubet odada bunun üzerindeyse yoğuşma meydana gelecektir, denilebilir. İç cam için geçerli şartlar dış cam içinde geçerlidir. Yani dış cam sıcaklığının dış ortamdan daha soğuk olması gerekir. Daha önceki yaptığımız hesaplara bakacak olursak bunun mümkün olmayacağını düşünebiliriz. Ama açık havalarda toprak ışınımla uzaya çok hızlı kaybeder. Bu esnada hava henüz soğumadan yer kabuğu soğur dolayısıylada camın sıcaklığı etraftaki havadan daha soğuk olabilir. İşte buda dış camda yoğuşmaya sebeb olur. Veya sabahleyin güneş doğduğunda havadaki rutubet aniden artar ve hava sıcaklığı da beraber yükselir. İşte bu esnada gölgede kalmış bir pencerenin sıcaklığı havadan düşük olabilir, bu da yoğuşmayı temin eder. Ayrica k değerinin düşük olamasının dış camın sıcaklığını düşüreceğini biliyoruz. Açık gecelerde, dış camlar radyasyonla ısı kaybederek etraftan daha soğuk olabilir. Bu da yoğuşmayı sağlar. NEMLENMEYİ AZALTICI ÖNLEMLER Binalarda nemlenmeyi tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Ancak azaltıcı tedbirler alınabilir. Bu süretle de binada meydana glecek hasarlara mani olunur. - Ahşap pencerelei bir evde hava daima hareket halindedir. Zira pencerenin bina ile birleştiği yerde (Pencere fuğalarında) nee sızdırmazlık ne de izolasyon vardır. Kasa kanat arasında da contra olmadığından içerdeki sıcak ve rutubetli hava devamlı dışarıya doğru, soğuk ve rutubetli az hava içeriye girer. Bu suretle de tabii havalandırma gerçekleşmiş olur. Böyle bir binada nemlenme ihtimali daha azdır, zira içerdeki rutubet oranı daima sirkülasyondan dolayı artmamaktadır. Bu durum nemlenme açısından insana cazip gibi gelebilir. Ama binayı ısıtmak için kullandığımız yakıtla devamlı dış havayı ısıttığmızı düşünürsek yanlışlık hemen ortaya çıkar.
- Pimapen takılmış bir evde, bu tabii sirkülasyon dediğimiz olay hemen hemen yok gibidir. Zira zaman içerisinde bozulmayan kasa – kanat arasındaki contalar vve bina ile kasanın birleştiği yerdeki izolasyon ve sızdırmazlık tedbirleri, hava değişimine mani olur, dolayısıyla paramız cebimize kalır, göğü ısıtamayız. Tabii sirkülasyon olmadığına göre içerideki nem kaynaklarının (mutfak, banyo, çiçekler, insanlar vs.) ürettiği rutubet,içeride kalarak ve belkide izafi nem bazı soğuk noktalara (dış duvar köşeleri, camlar, fugalar vs. ) göre doyma noktasına ulaşacak ve nemlenme başlayacaktır. Kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya ya da zurnacıya varır. Pimapen takılmış bir evi kendi haline bırakırsan pek tabii nemlenir. O halde ne yapmalı ki rutubetlenmeyi minimuma indirmeli.
Tedbirleri iki bölüme ayıralım. 1-) Yeni ev alıyoruz veya yaptırıyoruz. 2-) Evde oturuyoruz. 1-) Yeni ev alıncak ise ısı tasarrufunu düşünerek, ki buna mecburuz, zira enerjinin %75 ini ithal ediyoruz. Duvarların ısıs geçirgenlik katsayılarının (k değerinin) düşük olmasını istiyoruz, bu nedemektir? Mümkünse dış duvarların hepsinin arası izolan bir madde (cam yünü, strapor vs.) ile izole edilmiş, çift tuğlalı duvar (sandviç duvar) olmalıdır. Bunu yapamıyorsak kafi kalınlıkta örülmüş bir tuğla duvarını içeriden veya dışardan yine izolan bir madde ile izole etmek gerekir. Bugün Avrupa’da binalar, taşıyıcı elemanlar ve koruyucu elemanlardan yapılmaktadır. Yeni izolasyon için binalara dışardan adeta koruyucu bir manto giydirilmektedir. Avrupa'’a 24cm. in altındaki duvarlara müsade edilmemektedir. Yapılan bu yatırım yakıttan tasarrufla en geç iki sene içerisinde amortize edilir. Bu suretle iç cam iç sıcaklığı artacak dış cam sıcaklığı düşecektir. Evde oturulmaya başlandığı zaman havalandırmayı asla ihmal etmemek lazımdır. Havalandırma hiçbir zaman büyük ısı kaybına sebep olmaz. Zira sadece hava değişimi yapılmaktadır, duvarlar ısısal ataletten dolayı soğumazlar. Pencere kapatıldığında çok kısa zamanda binanın içi eski sıcaklığına kavuşur. Böyle bir binanın rutubetlenmesi çok zordur. 2-) Mevcut bir bina penceresi Pimapen ile değiştirilmiş ise, bu ısı tasarrufu açısından büyük bir kazançtır. Yalnız bu kazanç Pimapenin kapladığı alan ile sınırlı kalır. Binanın dışa bakan duvarları , balkonların uzantısı, tavan ve tabanlar izole edilmeden olduğu gibi bırakılır ise gelecek kayıplardan Pimapen mesul olamaz, bu o bölümlerin bizzat kendi hatasıdır. Bu yüzden mümkünse dış duvarlar ve gerekli diğer yerler , ihtisas sahibi bir müeseseye izole ettirilmelidir. Genç öküzle yaşlı öküzün çektiği saban düz gitmez. ! Eğer pencere haricinde diğer yerleri izole etmek mümkün değilse, bu defa iş başa düşüyor. Billhassa ısıtma peryotlarında ve fazla buhar üretildiğinde (çamaşır kurutma, duş yapma , yemek pişirme vs.) çaprazlama pencere açarak ev havalandırılmalıdır. Bu havalandırma ne saatlerce sürmeli ne de bir anlık olmalıdır. Bunun ne hesabı vardır ne de tahmini. İnsanlar bu zamanı kendi hisleriyle tespit etmelidir. (Rüzgarlı havada az, durgun havada biraz daha uzun , çamaşır kurutulduğunda uzuni çay yapıldığında kısa vs.) Eğer ev soba ile ısıtılıyorsa zaten havalandırmak mecburiyeti vardır. Borusuz sobalar, evlerde tercih edilmemelidir. Yanan herşeyin oksijene ihtiyacıdır, yani soba devamlı oksijen tüketmektedir. Bu da ancak özel havalandırma ile telafi edilir. Not: Bu raporun tam metni şirketimizde mevcuttur. İstediğiniz taktirde orjinal metin posta kanalı ile ulaşabilirsiniz. Kaynak : http://www.pimas.com.tr |