ÇELİK       |       www.civilturk.com


1.Yapılarda çelik ne zaman kullanılmaya başladı?

Çeliğin mimaride ve yapılarda kullanımı diğer yapı malzemeleriyle karşılaştırıldığında çok yenidir ve tam olarak anlaşılamadığından hep önyargılarla yanlış değerlendirilir. 1850 yıllarından sonra çelik, yapılarda kullanılabilir hale gelmiş, büyük köprüler, istasyonlar ve gökdelenler çelik olarak yapılmaya başlamıştır. Bu yapıların pek çoğu bugün hala ayaktadır. Şeffaflık, hafiflik, ve seçkinlik (elegance) bu yapıların ortak özelliğidir. Günümüzde bu özellikleri güçlülük ve sağlamlıkla bir araya getiren başka bir yapı malzemesi de bulunmamaktadır.

2.Yapılarda çelik kullanım oranları nedir?

Avrupa genelinde 1998 verilerine göre tüketilen 170 milyon ton çeliğin yüzde 38’i inşaat sektöründe kullanılmaktadır. ABD, Japonya ve Avustralya’da da yılda yaklaşık 500 bin konut soğuk bükülmüş ya da sıcak haddelenmiş çelik profillerle inşa edilmektedir. Oysa Türkiye’de inşaat sektöründeki payı yüzde 5’i geçmeyen yapısal çeliğin konut üretimindeki kullanım oranı sıfıra yakındır.
3.Türkiye yapı teknolojisi nedir?
Bugün Türkiye’de yapı teknolojisi tamamen betona dayalı bir bina kültürü üzerine kuruludur. Betona geçiş, 1940’larin başında, tümüyle tasfiye edilen geleneksel yöntemlerle inşa edilen taş, ahşap, tuğla binalarla yer değiştirerek başlamıştır. Bugün Türkiye dünyada en büyük çimento üreticilerinden birisidir ki, bu durum çimentoya büyük bir nüfuz, iş gücü ve ülke genelinde bir lobi kazandırmaktadır. Türkiye’deki çelik yapımcıları ise genel olarak endüstriyel yapılar yapan fabrikatörler olup birkaç yıl öncesine kadar çeliğin enerji santralleri gibi yalnızca endüstriyel Yapılarda kullanılabileceğini düşünmekteydiler.

3.Çelik kaç kattan sonra ekonomiktir?

Bu ilk sorulan ve en sık rastlanan sorudur. Genellikle her türlü ekonomik ve teknolojik karsılaştırmayı saf dışı bırakarak içi rahat bir şekilde betonarme bina inşa etmek isteyen yatırımcılar tarafından sorulur. Teknik olarak çelik ile beton arasında bu tür bir karsılaştırma yapmak mümkün olmakla birlikte ikisi arasındaki mukayese temelde mimariye bağlıdır. Teknolojik farklılıkları bir kenara bırakılsa bile biri beton diğeri çelikle yapılan iki bina birbirinden tümüyle farklı mimari niteliklere sahip olacaktır. En gerçekçi karsılaştırma ise yapısal elemanların büyüklüğü ve geçilen açıklıkların özgürlüğüne bağlıdır. Depremle ilgili yeni yönetmelik sonrasında 10–15 katlı, temiz açıklığı ancak 6 metreye ulaşabilen binalarda bile kolon büyüklüğü 60 cm gibi boyutlara ulaşmaktadır. Dolayısıyla bu soruya verilmesi gereken cevap: “Ne çeşit bina istediğinizdir?” Kompozit çelik çerçeve ile daha hafif, ferah, az sayıda ve daha küçük kolonlarla, metrelerce daha fazla yararlı alanı olan bir bina tasarlayabilirsiniz. Buna karşılık betonarme çerçevede, cepheleri boğan devasa kolonların oluşturduğu kütleler binayı ağırlaştırırken, en üst katlarda yer alan prestij mekanlarına kullanım alanı bırakmamaktadır.

4.Türkiye’de çelik yapı uygulaması var mı?

Türkiye’de çelik yapıların sektördeki payı epeyce düşüktür. Bu nedenle uygulamalarına sıklıkla karsılaşmamak doğaldır. Deprem sonrasında sayısız küçük ve orta büyüklükte ofis binası, hastane, okul ve son günlerde artan sayıda 2-5 katlı evin çelikle inşa edilmesine rağmen; insanlarının, pratikte uygulanmış örnekleri görerek öğrendiği ve gördükten sonra inandığı bir ülkede de çelik yapıdan kaçınmak doğaldır.
6.Türkiye’de kim inşa edecek?
Bir önceki soruda yer alan örnekleri inşa eden firmaların sayısı bugün az değil. Ancak Türkiye’de çelik yapı teknolojisi, özellikle imalat ve montaj alanında oldukça ileri ve rekabetçi bir bünyeye sahip. Bugün Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren firmaların yurtdışı projeler için uzmanlık ihraç edebilmesi de bunun göstergesi. Çelik yapı teknolojisi inşaat sektöründe yaygınlaştıkça firma ve uzman sayısının da artacağına hiç kuşku yok.

5.Çelik çerçeveler çok pahalı değil mi?

Türkiye’de pek kullanılmayan bir yöntem ama; bir projenin ekonomisi her bir metrekarenin fiyatı üzerinden değil, toplam yatırım maliyeti üzerinden hesaplanmalıdır. Geleneksel bir betonarme binayı inşa etmek daha uzun sürer, binaya sürekli para harcanır zaman içinde hem paranın hem de girdi malzemelerinin maliyetleri paranın geri dönmeye başlamasına kadar sürekli artar. Buna karşılık çelikte daha hızlı bir nakit akışıyla yapı çok çabuk tamamlanır. Bu nedenle çelik yapıda yatırımın geri dönüşü çok daha hızlıdır. Çelik iskeletli bir yapı betonarme bir binadan %5 ile %10 arasında daha ekonomiktir. Bu da çeliği ekonomik olarak rekabetçi kılmaktadır.
8.Proje özelliklerine göre çelik daha ekonomik çözüm sunar mı?
Bu sorunun öncesinde bilinmesi gereken, ekonomi hesabının tamamen projeye bağlı olduğudur. Girdileri değişik iki ayrı proje iki ayrı sonuç verecektir. Alçak yapılarda hafif profillerle ekonomik olarak çelik yapmak mümkündür. Çok katlı yapılarda ise bina mimarisi, açıklık, kat yüksekliği, döşeme kalınlığı, döşeme yükleri, deprem katsayıları hep bu ekonomikliği etkiler. Dolayısıyla bu konuda önemle vurgulanması gereken nokta, temelde mimari tasarım ve proje öngörülerine göre farklılık gösteren ekonomik kriterlerin kendi başına soyut bir kavram olarak ele alınamayacağı ve mimari açıdan eşitlerin karsılaştırmasında çeliğin daha ekonomik olacağıdır.

6.Çeliğin farklılıkları nelerdir?

Türkiye’de, sıkça sorulan, ancak çelik malzemenin avantajlarını anlama çabasından çok “Çeliğin neden kullanılamayacağı” yönünde mazeret oluşturma çabasının bir sonucu olan bu soruları kısaca yanıtladıktan sonra, çeliğin yapılara sağladığı avantajları sıralamak daha doğru olacaktır.

7.Hafiflik ve esneklik ne gibi avantajlar sağlar?

Çelik, taşıyabildiği yüklere oranla en hafif yapı malzemesidir. Aslında çelik betonarme, ahşap sınıflaması yerine hafif ve ağır yapı türleri diye ayırırsak çelik bir anlamda ahşap yapı kültürünün çok katlı yapılarda bir devamı olarak hafif yapı türüne girer. Çelik iskeletli yapı bugün içinde oturduğumuz yapıların yarı ağırlığındadır. Bu da depremsellik açısından yaşamsal değerde bir özelliktir. Çelik, üzerine aşırı yük gelirse eğilir, bükülür, fakat kırılmaz. Bu nedenle beton ve taş gibi ağır ve gevrek, kırılgan yapı malzemelerinden farklıdır. Betonarme yapılarda da esneklik ve sünekliği “betonarme demiri” denilen şekliyle kullanılan çelik vermektedir. Çok daha fazla betonarme çeliği kullanarak ve özel donatı yöntemleriyle betonarme yapıları çelik iskelete yakın esnek, sübek ve tekrarlı yüklere dayanıklı yapmak olanağı vardır. Ancak maliyetler betonun pek övünülen ucuzluğunda olmadığı gibi mimari çözüm, tasarım ve olanakları açısından yukarıda da ağırlık sorunu yerli yerinde durmaktadır.

8.Görülebilirlik ve erişilebilirlik ne derecede önemlidir?

Çelik taşıyıcıların her zaman görülebilir ve erişilebilir olması yapı kontrol alanında, her zaman denetlenebilirlik gibi bir güvence getirmektedir. Her bir çelik parçası fabrikada üretiminden başlayarak kalite, boyut, fiziksel özellikler konusunda belgelidir. Çelik bir yapıyı istediğiniz her an kontrol edebilirsiniz. Betonarme yapılarda kalite kontrolü ise olanaksıza yakındır. Çünkü betonarme bir yapıyı oluşturan malzemelerin fiziksel özellikleri değişken ve karakteristikleri de farklıdır. Bu nedenle böyle bir yapıda bunca değişkeni istenilen özelliklere sahip bir sonuca yönlendirmekte malzemelerin kendi serüvenleri dışında, yapıda yan yana gelişlerinden, karışım, karışıma giren oranlar, karışımın niteliği, kalıba dökülmesi, bu esnada isçilik, çevresel etkiler vb. faktörlerin denetiminin zorluğu, çeliği bu anlamda da avantajlı kılmaktadır. Bunların hepsini bir kenara bıraksanız bile yıllar sonra betonarme bir binayı kontrol etmek çok pahalı ve zor bir işlemdir. Oysa duvarların arkasına gizlenmiş bile olsa, çelik taşıyıcı sistemin korozyon, deprem vb. etkilere karsı kontrol edilmesi son derece basit, ucuz ve güvenlidir.

9.Yapım hız ve tamir olanağı ne derecede önemlidir?

Çelik veya çelik/beton bileşik taşıyıcılı binaların Yapım hızı çok yüksektir. Aynı kapalı alana sahip bir betonarme binaya göre çelik taşıyıcılı bir binanın Yapım süresini yarıya, üçte birine indirmek mümkündür. Binanın taşıyıcı sisteminde onarım gerekiyorsa, taşıyıcıların açıkta ve erişebilir olması çelik iskeletin işlenebilirliğini kolaylaştırır. Şekil değiştirmiş parçalar doğrultulabilir veya yenileriyle değiştirilebilir. Tüm bunlardan sonra yapı tamir görmüş bir yapı olmaz, taşıyıcı sistem eski sağlamlığına ulaşır. Araba kaza yaptığında da çelik bölümleri için yapılan da budur.

10.Deprem davranışı açısından çeliğin üstünlükleri nedir?

Deprem fotoğraflarından hatırlarsınız, yıkılan binalarda zayıf olan kolonlar kırılmış, sağlam kalan kat döşemeleri birbirinin üzerine iskambil kağıdı gibi düşmüş ve insanlar arasında ezilmişti. Bu çok can yakan bir tabloydu. Aslında deprem güvenli bir binanın davranışı bunun tam tersi olmalıdır. Binanın ana taşıyıcı yapısı hasar alsa bile depremden sonra binayı bir şekilde ayakta tutmaya devam etmelidir. Bunun gerçekleşebilmesi için kolonların mümkün olan en az hasarı alması gerekir. Yani düşey taşıyıcılar güçlü, yatay taşıyıcılar zayıf olmalıdır. Taşıyıcı yapıda hasarın az olabilmesi içinde yapı hafif olmalıdır. Depremin yaratacağı ivmeyi kontrol edemeyiz ancak binanın kütlesini hafif malzemeler kullanarak yarı yarıya azaltabiliriz. Deprem sonrası tüm teknik raporların işaret ettiği bu ortak noktaya ulaşabilmek için, temelden çatıya, duvardan tavana, tüm yapılarımızın hafifletilmesi gerekir. Hafifleterek deprem yükü azaltılan taşıyıcı yapının ayakta kalabilmesi için yapıyı oluşturan malzemelerin de bu yükleri esneyerek, eğilip bükülerek ama kırılmadan yani sünerek karşılayan, enerjiyi yutabilen davranışları olmalıdır. Oysa bugün ,içinde yasadığımız ve çalıştığımız hemen hiçbir yapı bu karakterde değildir. 5 bin kişinin öldüğü Kore (1995 / 7.2 R), 20 bin insanın hayatına mal olan İzmit (1999 / 7.4 R) ve 2 bin kişinin kaybedildiği Tayvan (1999 / 7.6 R) depremlerinde ölüme neden olan çelik ya da çelik-beton kompozit bir binanın bulunmaması pek tesadüf sayılmasa gerek.

11.Yüzde 100 geri dönüşüm ne demektir?

Çevresel etki açısından çelik üretiminin toplam kirlilik oranları çok düşük olduğu gibi ürünler de tümüyle geri dönüşümlüdür. Yılda yaklaşık 385 milyon ton çelik geri kazanılmaktadır, bu saniyede 12 ton veya 14 otomobil demektir. Yapıda da kullanım ömrü bittiğinde çelik profiller sökülüp yeniden üretim sürecine sokulup yeni ve kaliteli çelik yapılabilir. Depremden sonra konuyu bilmeyenlerin ortaya attığı gibi hurdadan yapılan çelik kalitesiz olur diye bir kural yoktur. Ucuzluk meraklısı millet olduğumuzdan, sertifikasız üreticilerden veya üçüncü ülkelerden ucuza inşaat demiri alınırsa olacak olan budur. Depremden sonra her şey sorgulandı ama bu ucuzculuk merakıyla inşaat malzemesinden ev alımına kadar hepimizin sorumlu olduğu, kalitenin hayatımızda artık yer alması gerektiği hiç konuşulmadı.

12.Çelik ve betonunun birlikte kullanılır mı?

Çeliğin öne çıkartılması gereken üstünlüklerine değindikten sonra simdi; “çelik ve betonu bir arada nasıl kullanabiliriz?” gibi teknik olarak çok daha doğru sorular sorulabilir. Gerçekte Türkiye’deki “kule” projelerinin hemen hepsinde, servisler ve yangın merdivenleri için büyük bir çekirdek bölümü yer almaktadır. Çekirdek yapılmasına izin verecek boyutlardaki binalarda, bizler çekirdeğin betonarme yapılmasını öneriyoruz. Böylece stabilize elemanlarının sayısını azaltılırken, yapının sismik davranışını da ayarlamak ve çelik tüketimini azaltılmak olanağı elde edilmektedir. Ayrıca yapının toplam ağırlığı hala salt betonarmeden hala %40-%50 düşüktür. Tabii bu sistemin tümüyle mimariye bağlı olduğu açıktır ve özellikle narinlik katsayısı yüksek binalarla ve küçük çekirdeklerde uygulanması zordur.

13.Türkiye’nin çelik yapı teknoloji eksiklikleri nelerdir?

Türkiye’de çelik konusundaki önyargılara değinmek ülkemizde yapısal çeliğin neden az kullanıldığını tek başına açıklamaya elbette yeterli değildir. Bu önyargıların temelini oluşturan ekonomik ve teknik ve eğitim eksikliklerini ortadan kaldırmak gerekir. Üniversitelerimizde çelik yapı öğretimi yeniden gözden geçirilmeli ve çağdaş teknolojiler öğretilmelidir. Modern çelik yapı kurallarını içeren Avrupa standartları (EUROCODE3 ve 4) norm olarak Türk standartlarına adapte edilmelidir.

14.Proje yönetimi neden çok önemlidir?

Çelik iskeletli yapıları ekonomik hale getiren en önemli özellik hızlı inşa edilmeleridir. Ancak Türkiye’de “proje yönetimi” kavramının yaygın olmaması çeliğin bu özelliğini devre dışı bırakmaktadır. Tarafsız, ticari olarak alternatif Yapım tekniklerini kıyaslayabilen ve en yararlı olanına karar veren proje yönetim kuruluşları ülkemizde yoktur. Türkiye’de yapıların bir çoğu müteahhitler tarafından inşa edildiği için, mal sahipleri ve mimarlar müteahhidin yapabileceği bir Yapım teknolojisini seçmek zorunda bırakılır. Bu durum, özellikle mimarların tasarım özgürlüğü ve yeteneklerinin kısıtlanması anlamına gelir. Bir müteahhit, sahip olduğu makine ve teknoloji parkı kadar esnektir. Bu gerçek bir çok uygulamacı mimar tarafından da kabul edilmektedir. Bu şirketlerde çalışan bir çok sorumlu teknik insan da, çok uzun bir süreden beri eski teknolojiler ve benzer işler içinde sıkışıp kaldıklarını doğrulayacaklardır. Bu insanlar normal olarak hem ucuz ve düşük kalitede beton üreten ve birbirleriyle yarışan firmaları, hem de hükümetin ucuzcu ihale anlayışından yakınarak konuyu saptırmaktadırlar. Ne söylersek söyleyelim Türkiye’ye çıplak bir gözle baktığımızda çok sayıda projenin müteahhitler tarafından ucuza mal etme uğruna kötü yönetildiğini ve kalitesiz yapıldığını görürüz. Bu binaların hemen tümünün inşaatı taşıyıcı çerçevesinin yapımı, ardından mekanik tesisatın yerleştirilmesi, daha sonra kaplamanın giydirilmesi ve içerisinin bitirilmesi vb. şeklinde gelişir. Oysa hızlı montaj, binalarda taşıyıcı çerçeve yapımı sürerken birkaç kat geriden tesisat, cephe, iç giydirme vb. işlemlerinin sürdürülmesine ve bitirilmesine olanak verir. Bu iki teknikten yalnızca ikincisi zaman ve paranın iyi kullanılmasını sağlar.

15.Bankalar inşaat sektörüne uzak mıdır?

Ne yazık ki bu sorunun cevabı evettir. Bankalar Türkiye’de bina projelerine kredi sağlamaz, binaların çoğu mal sahibinin cebindeki nakde bağlı para akısıyla inşa edilir. Oysa dünyanın her yerinde ciddi bir proje için nakit sıkıntısı çekilse devreye krediler girer. Yakın bir gelecek için, Türk ekonomisindeki gelişmelere de paralel olarak, bankalar tarafından ipotek karşılığında verilen kredilerle canlanan pazar ve uluslararası bankaların büyük projelere olan ilgisi karanlık bir tünelin ucunda küçük bir ışık gibi görünüyor. Koşullar çelik bina yapımı için iyileşmekte ve umuyoruz ki birkaç öncü proje bu tutukluğu kırarak pek çok tasarının önünü açacaktır.

16.İnşaat mühendisleri modern çelik bina tasarımı konusunda ne durumdadır?

Türkiye iki ECCS (Avrupa Yapısal Çelik Konvansiyonu) yarışmasında kendilerini kanıtlamış strüktürsel tasarımcılara sahiptir. Ancak bu tasarımcılar azınlıktadır ve yapı sektörü onları pek tanımaz. Tanınanlar çelik binalar konusunda oldukça az bilgili, tutucu, rahatsız edici bir şekilde beton saplantılı mühendislerimizdir. Büyük olasılıkla bütün bunların nedeni, bildikleri, hep yaptıkları işleri tekrarlamak kolaylığı ve güven duydukları içindir. Bilgisayar destekli mühendislik yöntemleri konusu da oldukça geri kalmıştır. Üstelik meslek içi eğitim de kurumsallaşmış değildir. Tüm bu sınırlamalarla onlar da, çelik gibi üzerinde iyi eğitilmedikleri, donatılmadıkları bir yapı malzemesi yerine, tasarımda daha rahat hissettikleri ve hayatlarını betonarmeden kazandıkları yolu tercih etmekteler. Bu nedenle inşaat mühendislerinin büyük çoğunluğu mühendisliğin; güvenli ve ekonomik çözümler için doğru yerde doğru malzemeyi kullanmaları gerektiğini göz ardı ederek, çok iyi sonuçlar elde edebileceği çelik mimari tasarımından uzaklaştırma eğilimindedirler.

17.Mimarlar modern çelik bina tasarımı konusunda ne durumdadır?

Mimarlar genelde çelik kullanmaya açıktırlar. Ancak “Çelik detay tasarımını nasıl yaparız?” gibi önemli bir soruları var. Çünkü bu konuda kültür ve deneyim boşluğu var. Bu boşluğu doldurma yükümlülüğü şimdi mühendislik tasarımcısı ve fabrikatörlere aittir. Mimarlar bu teknolojiyi olgunlaştırana kadar teknik destek gerekli görünmektedir. Mimarlar ilk çizgilerinden başlayarak anahtar kararları verirler: Mimarlar kağıdın üzerine daha ilk çizgileri çizmeye başladıklarında “Nasıl bir bina?” sorusu da yanıtlanmaya baslar. Daracık 6x6 veya 7x7 grimler ve çok sayıda kolondan oluşan bir ağ betonarme bir yapıdır. Bu tür bir yapının sırf alternatifini de yaptık diye, çelik çözümü olamaz. Çelik taşıyıcılı iskelet 10-12 metreden başlayarak yüzlerce metreyi geçebilen geniş açıklıklara sahiptir. Bu da sınırsız tasarım, esnek ve zaman içinde değişime de elverişli bir yapı üretimidir. Bu anlamda çelik yada kompozit çelik bir yapıda değişebilen, yer değiştirebilen, başka bir şeyin yerine geçebilen ve eklemlenebilen çelik çerçeve elemanlarının ve hafif bölme duvarlarının katkısı çoktur.

18.Teknolojik gelişmeler yapı sistemini devamlı etkileyebilir mi?

İçinde yaşadığımız çağın eğilimi, hızla ve çok sık değişiklilere olanak tanıyan oluşumlardır, her şey çok hızlı değişiyor, eskiyor ve yenileniyor. Bu anlamda çelik taşıyıcı yapı küçük veya büyük strüktürsel tüm değişikliklere, elemanların değiştirilmesinden, tümüyle kaldırılmasına, takviye ve tamir edilmesine varana dek pek çok seçeneğe açıktır. Bu tür konuları betonarmede değil yapmak, düşünmek bile zordur. Kati bir reçete vermek doğru olmamasına karşın bu konuda genel bir değerlendirme şöyle yapılabilir: Uzun vadeli kullanım esnekliği ve kullanım değeri yüksek bir yapı yapmak istiyorsanız, çelik yapı kullanımının sağladığı büyük olanaklardan yararlanmalısınız.

19.Türkiye’de Çelik yapı inşa etmek için ne gereklidir?

Objektif öncelikleri olan bir mal sahibi ile, bina çerçeve sistemlerindeki alternatifleri keşfetmeye açık, uygun malzeme ve araç desteği ile tüm detayları gerçekleştirerek projenin gelişimini tamamlayabilecek bir mimar gerekmektedir. Bu ikiliyi çelik Yapım tekniklerini, bina yapmayı ve ekonomikliği bir arada bilen proje yönetmenlerinin varlığı tamamlarsa; bu üçlüden doğru, kaliteli kararlar çıkabilir. Son zamanlarda hem yerli, hem de yabancı bankalar Türkiye’deki proje uygulamaları için uzun vadeli kredilere destek vermektedirler. Ayrıca sağlıklı bir proje üretebilmesi için çeliğe karşı çıkmayacak, binanın detaylı tasarım hesaplarını ve dinamik analizlerini yapabilecek yazılım araçlarına sahip (belki deneyim eksikliğinden dolayı başta dışarıdan destek alacak) bir mühendise ihtiyaç vardır. Yangın sistemlerindeki bilgi ve şartname eksiklikleri, danışman firmalar ya da üniversitelerden destek alınarak tamamlanabilmektedir. Ancak, çelik yapıda tasarım, üretim, montaj işlerinin hepsini kendi bünyesinde oluşturarak yapan firmalar herhangi bir bina projesini başarıyla gerçekleştirebilir.

20.Projeye bütünsel bakılırsa çelik ekonomik olur mu?

Ülkemizdeki ekonomi anlayışı genellikle ucuzluk saplantısı taşır. Oysa para doğru yerde kullanılırsa sağlanacak ekonomik ve toplumsal yarar, pahalı gibi görünen bir çözümü en ekonomik çözüm olarak karşınıza çıkartabilir. çeliğin pahalı olduğunu ileri sürenler, kullanım alanından elde edilecek kazancı, işçilikten, tamir masraflarından şantiye giderlerinden, Yapım süresinden elde edilecek kazancı ne yazık ki hesaba katmazlar.
24.Kaç kattan sonra sistem olarak çelik daha ekonomiktir?
Bu sorunun tek bir yanıtı yoktur. Tamamen projeye, açıklıklara ve kullanılan sistemlere bağlı olarak değişir. Bir takım rakamlar söylenir, 6 kat, 12 kat, 10 kat... Bunlar yanıltıcıdır. Tek katlı hafif bina da yapabilirsiniz, çok katlı tüp bina da. Ancak, kat sayısı arttıkça birim m2 bazında çelik yapının betonarme yapıya göre daha ekonomik olduğu bir gerçektir.

21.Beton mu, çelik mi?

Bu soruyu doğru yanıtlayabilmek için çelik taşıyıcılı yapıları bütünsel bir bakış açısı ile değerlendirmek şarttır. Doğrudan yararları, dolaylı yararları ve toplumsal yararları birlikte gözden geçirilmelidir. Bina tasarımında akla hep betonarme taşıyıcılı sistem gelir. Aslında betonarmenin “arma”si de çeliktir.Betonarme taşıyıcılı sistemde çelik farklı bir şekilde kullanılmaktadır. Betonarme yada çelik, iki farklı taşıyıcı yapıyı karşılaştırırken, pek çok şeye dikkat etmek gerekir. Her şeyden önce bu iki malzemenin tıpatıp kullanılmasının olanaksız olduğunu bilmek gerekir. Malzemeyi yalnızca taşıyıcı olarak karşılaştırmak ekonomiklik açısından doğru değildir. Yani beton kirişi kaldıralım yerine çelik kirişi koyalım, beton kolonları da çıkartıp yerine çelik kolon koyalım, sonra ikisinin maliyetini karsılaştıralım diye bir yöntem olmaz. Projenin bir bütünsel olarak ele alınması gerekir. Aynı açıklıkları ve aynı hesaplamayı hem çelik, hem beton için yaparsanız, betonu beton gibi ya da çeliği çelik gibi kullanmamış olursunuz. Bir elemanı kendine göre hesaplamazsanız sonuç da doğru çıkmayabilir. Çelik gerçekten pahalı olmuş olsa hiç deprem olmayan İngiltere’de her yüz binanın yetmişinde çelik tercih edilmezdi.

22.Beton ile karsılaştırılsa çelik çok daha pahalımıdır? Para doğru yerde nasıl kullanılır?

Karsılaştırma yaparken yapının tümü, bütün yönleriyle ve bütün bölümleriyle ele alınmalıdır. Sadece karkası karsılaştırmak yanıltıcı olabilir. Ancak, "Bu binanın şu parametresini değiştirirsek ne olur?" diye bakılırsa, doğru bir ekonomik çözüme ulaşmak mümkün olabilir. Parayı doğru yerde kullanmak kayıp değildir. Bizde bir şeye para yaratırken, "Aaa çok pahalı!" deyip bırakılır. Oysa bu parayı kullanmak, başka bir yerden fayda getirebilir. Bu nedenle projeyi bir bütün olarak ele alıp, giren çıkan parayı, giren çıkan fayda ve zararı veya kaybı göz önüne alarak paranın doğru yerde kullanıldığına karar verilmelidir.

23.Çelik yapının doğrudan yararları kısaca nelerdir?

Çelik yapı farklı bir mimari tasarım ayrıcalığı sunar. Çelik kendi içinde hafif bir malzemedir. Betonarme ile bu anlamda karşılaştırırsak yapının bütünü aşağı yukarı yüzde 40-50 oranlarında daha hafif olur. İşçilik ve işlemede de kazanç sağlar. Dönüşümlü bir malzeme olduğu için çevrecidir, doğaya zarar vermez. Büyük, geniş hacimlerin, ferah alanların tasarımlarında küçük kesitli kolonların kullanımına olanak sağlar. Küçük kesitli kolon kullanıldığı zaman daha fazla kullanım alanı ortaya çıkar. Yapılan hesaplamalarda, 30 katlı bir binada yaklaşık 300 m² yer kazanımı sağladığı saptanmıştır. Ayrıca, geniş açıklıklar daha az kolonla geçilir. Bu nedenle koyulmayan kolonları da hesaplanırsa, toplamda yüzde 5-7 daha fazla kullanım alanı elde edilmiş olur.

24.Yangına dayanır mı? Paslanır mı?

Bu sorular aslında geçersizdir, çünkü bir çok yeni teknolojiyle çeliğin bu sorunlarının üstesinden gelmesi mümkündür. Bunun bir çok yöntemi vardır. Ekonomiklik hesabı içinde böyle bir maliyetin de hesaba alındığını bilmek gerekir. 29.Fabrikasyon üretim avantajı nedir?
Milimetre şaşmayan ölçüler, hesaplamalar, toleranslara uygunluk ve üretimleri çok kolaydır. Kuru yöntemlerle inşaat yapılır. Temiz bitişler vardır ve tamirat gerektirmez. Hafif yapı malzemesinin avantajları, yüksek dayanım sağladığı için daha az malzeme, daha az nakliye, daha hafif ve küçük çekirdek söz konusudur. Mühendisliğin tanımı doğru malzemeyi doğru yerde kullanmak ve en yararlı şekilde kullanmaktır. Çelik eleman üretimleri otomatik makinelerle yapılır. Yani bilgisayarda çizilen bir çelik üretiminde otomasyon söz konusudur. Burada da hem para, hem zaman olarak büyük kazançlar sağlar. Yapım aşaması yada sonrası istenilen değişiklikler kolayca yapılabilir. İlave yapılacak ara katlar kolayca uygulanabilir. Şantiye dışında yapılan üretim ve kontrol da bir fayda sağlar. Çünkü şantiyede yapılan her şey hem teknik anlamda, hem kalite, hem de isçilik anlamında pahalıya mal olur. Fabrika şartlarında üretildiği için tabiat şartlarından etkilenmez, "kar yağdı, yağmur yağdı yapamadık" gibi bir sorun yaratmaz.

25.Çelik yapının diğer avantajları nedir?

Bina, eşdeğer hacimdeki betonarme binaya göre yüzde 40’lar oranında daha hafiftir. Dolayısı ile temel maliyetinde önemli sayılacak tasarruf sağlar. Temellerdeki kazanç özellikle zayıf zeminlerde ve kullanışlı bodrum katları tasarımında çok önemlidir. Aynı bina yüksekliğine daha çok kat sığdırabilirsiniz. binanın yüksekliğini düşünürseniz sırf cepheden kazanacağınız para bir takım başka maliyetleri karşılayabilir. Değişen kullanıcı istekleri de çok önemli. Çelik yapıyı açıp görmek, kontrol etmek istediğiniz yeri açıp, istediğiniz yeri değiştirme şansınız vardır. Bina içinde yaşanırken de bunlar yapılabilir. Bina gereğinde sökülüp başka bir yerde tekrar inşa edilebilir. Yapım süresini kısaltarak erken kullanmaya başlar, ilave kazanç elde edilir.

26.Bina maliyetleri basitçe nasıl karsılaştırılabilir?

Şimdi binanın tümünü ele alıp, maliyetinin 100 birim olduğunu var sayalım. Camı, kapısı, çerçevesi, bina asansörü dahil bütçeyi yapalım. 100 birim olan bu bütçe içinde karkas maliyeti, binanızın lüksüne göre yüzde 5 ile 15 arasında değişir. Türkiye'de yüzde 15 olduğunu varsayalım. Konutta yüzde 20 olabilir.Çelik yüzde 20 daha pahalı olsa bile, bu fark bütçenin tamamında, yani yüzde 100'ün içinde yüzde 3-4'e karşılık gelecektir. Bu aradaki maliyet farkı fidansal kazanç elde ederek rahatlıkla kapatılabilir, üstelik bir de kara geçebilirsiniz. Çünkü paranın zaman değeri var. Binanın başlangıcından sonuna kadar gerçekleşen “nakit akışı”nın bugünkü değerinin daha iyi olmasına bakmalısınız. Şimdi projenin ekonomikliğini saptamak için tekrar hesap yapmak gerekecektir. Tüm bu bilgilerin ışığında özetlersek, yapının tümünü, tüm Yapım süreçleriyle ve zaman grafiği içinde ele alarak projeyi değerlendirirseniz o zaman projenin gerçek ekonomikliğini hesaplayabilirsiniz. Ekonomi bilen mal sahibi, "çelik yapabilirim, istediğim taşıyıcı malzemeyi seçmeye özgürüm !" diyen bir mimar ve projeyi ekonomi, güncel teknoloji, etkin kontrol altında üretebilecek proje yönetimini bir araya getirebilirseniz, o zaman çelik veya çelik- beton bileşik taşıyıcılı yapı yapabiliriz. O zamana kadar ille de beton yapılan yapılar, ekonomiklikten sadece ucuzluğu anlamakta ısrar eden yapı sektörümüzün görev zararları olarak mal sahibine ve depreme yük yaratmaya devam edecektir, toplumun ve ekonominin geleceğini ipotek altına alarak...

27. Neden Çelik yapı Yöntemi?

İnşaat sektörü 20 inci yüzyılın son bölümünde başlamış olan hızlı değişimden etkilenmiş, ve bu etki , son kullanıcı ihtiyaçlarının karşılanabilmesi doğrultusunda küresel bazda yeniden yapılanma ihtiyacını doğurmuştur. Gelişmiş ülkelerde bu değişim çelik inşaat sektöründe kendisini önemli ölçüde hissettirmiş, çelik yapıların yaygın olarak kullanılmasına yol açmıştır. Daha açıkça bir anlatım ile tüm bu gelişmeler uygulanmakta olan klasik yapısal sistemlerin evrim geçirmesine neden olmuştur. Yapısal çelik sistemi ve bu sistemi öne çıkaran çeliğin malzeme özelliklerine dayanan yeni ‘çelik çerçeveler’ kavramı, bu evrimin en önemli kaynağıdır. Şüphesiz, çelik endüstrisinde elde edilen son gelişmeler, çeliğin yapısal anlamda uygunluğunu öne çıkartarak sistemin gelişmesi yönünde katkıları çok oldu. Yeni ağır kesitler ‘heavy sections’, geliştirilmiş yüksek mukavemetli çelikler ‘high-strength steel’ ve çeliğe özgü mekanik değerler bu yeni çelik yapı sistemi kavramını birlikte oluşturdu. Örneğin, İngiltere, 80’li yıllarda başlayan değişim isteklerine hemen tepki vermiş, bu tepki, çelik yapı sektöründe önemli gelişmelere neden olmuştur. Sektör, bu gelişmeler sonucu, çok katlı yapılarda pazar payını ikiye katlamıştır. Bu ülkede yapılan tüm binaların %70’i artık çelik yapı yöntemi ile yapılmaktadır. Kompoze yapı tekniği bir norm haline getirilmiştir. Son bin yıl içinde bir deprem yaşamamış olmasına rağmen çelik yapı sektörünün bu kadar gelişmesi dikkat çekecek bir husustur

28.Ülkemizdeki Çelik yapı Sektörü

Bu dönemde, gençleşen nüfusun verdiği ivme ile birlikte ekonomimizdeki hızlı gelişme, ülkemizde konut talebi patlamasına neden olmuş, inşaat sektörü, ulusal sınırlarımız içerisinde oldukça güçlenmiştir. Güçlenen bu sektörde klasik yapı yöntemi olan betonarme sistemi “web trake” daha da gelişirken modern inşaat sistemi olan yapısal çelik yöntemi, dolayısı ile bağlı olduğu çelik yapı sektörü hiçbir gelişme kaydetmemiştir. Bu konuda çelik yapı sektöründeki nadir olan gelişme talepleri “pahalıya mal olur, uygulayacak firma da bulamazsınız!” safsataları ile baltalanmıştır. Ancak, yaşamış olduğumuz Marmara depremi faciası ardından, klasik yapı sistemine olan güvencini yitiren son kullanıcı, tepkisini şiddetlendirmiş, inşaat sektörünü değişime zorlamıştır. İnşaat sektörü, sesini giderek arttıran bu istek sonucu, çağdaş bir alternatif olan çelik yapı sisteminin gelişmesi gerektiğini artık algılamak zorunda kalmıştır. Genel olarak inşaat sektörünün çok güçlü olduğu ülkemizde ise yukarıda anlatılan değişim isteklerine tepki cılızz kalmış, çelik inşaat sektörü önemli bir gelişme kaydetmemiştir. Çelik yapı sistemi ile imal edilmiş binaların klasik yöntemlerle yapılmış inşaatlara orantısı hala sıfır düzeyindedir. Kompoze yapı tekniği, bırakın norm haline getirilmiş olmayı, hala tam olarak bilinmemekte ve ulusal standartlarımızda yer almamaktadır. Senelik çelik üretimi 18 milyon ton olan ülkemizde yapısal çelikte kullanılan sıcak hadde çelik miktarı ne yazık ki bu miktarın %10’u kadardır. (Bu oran İngiltere’de %80 boyutlarındadır) Cılız olan çelik yapı sektöründe hala kaynaklı yapma profiller ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Kardemir tarafından üretilen çelik profiller NPI kesitlerdir ve bunları serisi ise tam olarak yapılmamaktadır. Çelik yapı sektörümüzün atılım yapamama nedenlerinden biri de maalesef bundan kaynaklanmaktadır.

29.İstanbul yapı stoku için bir öneri:

Istanbul’un yapı stoku nasil yenilenecek sorusu Izmit ve Düzce depremlerinden sonra akillardan hiç çikmadi, sokaktaki insanin psikolojik gündeminden hiç düsmedi. En ufak sarsintida onlarca insanimiz üst katlardan asagi atlıyorlar. Yasadığımız binalardan ve şehirden korkuyoruz. Bunda da haksiz değiliz. Ancak bu kadar korkulmasına rağmen somut bir proje de ortaya atılmadı. Oysa zamanımız ve kaynaklarımız son derece kısıtlı. İstanbul’daki yapıların sağlamlaştırılması ye da yeniden yapılması için devletin hiçbir kaynağının yeterli olmayacağı çok açık. Öyleyse bu isi neden İstanbul’u bu hale getiren bir mekanizmayı yani “rant” mekanizmasını bu kez doğru yönde kullanarak yapmıyoruz? Toplumsal aklimizi bir kez de uzun vadede iyi yönde kullanabilirsek İstanbul’u kurtarmak pekala mümkün. Simdi politikacılarımız tarihsel bir dönüşümle oy yerine bilimi kendilerine rehber alsalar, şehrin geleceğini bilimsel olarak planlasalar, bu planlarla şehrin iyileşmesini sağlayacak akilci ve yönlendirici rant mekanizmaları sağlasalar, bunu halkla da paylaşsalar, İstanbul için doğanın bize bırakacağı zaman dilimi içinde elimizden geldiğince en iyisini yapmaya çalışsak, konumumuzu, şimdikinden daha iyi bir duruma getiremez miyiz? Yoksa mevcudu güçlendirmek, tamir etmek için ne zaman, ne de para bulamayacağız. Zaten pek çok durumda mevcudu tamir etmeye çalışmaktansa yıkıp yeniden yapmak daha ekonomiktir. Mevcudu olduğu gibi tamir etmek de, yıkıp yeniden şimdiki kadarını yapmak da kimsenin altından kalkamayacağı bir yük. Oysa bu tabloya yukarıda belirttiğimiz bilimsellik ve planlama ve kontrol koşullarına, doğru yönlendirilmiş rantı eklerseniz ve imar kurallarını bu düşünceye uygun hale getirirseniz, şehri bugüne getiren sistemi doğru yönde kullanmış olursunuz. Bu çalışmaları da en riskli bölgelerden başlatabilirseniz ve destek vermek için sinirli da olsa bulabildiğiniz kaynakları bu bölgelerdeki kamuya açık yapılara yönlendirirseniz, İstanbul için çok yararlı bir is yapılmış olur. Kamu, hastane, okul, itfaiye binaları ve kriz yönetimi yapılacak yapıları elden geçirmeli, zayıf olanlarını çelik veya çelik beton bileşik iskeletli olarak hızla yeniden yapmalıdır. Burada hız çok önemli, çelik bu hızı sağlamada bize ana yardımcıdır. Bütçede bu is için simdi gerekli olacak aktarımlar ilerideki vergi kayıplarından çok daha az olacaktır, kurtulacak canlar da yanımıza kar kalacaktır. Bugünkü maliyetlerle yüzde 40-50 civarında bir rant yaratılabilirse, finansman sorunu kendi kendine çözülecektir kanısındayım. Yalnız şimdiye kadar yapılığı gibi yapıların ortalama yüksekliğini arttırarak rant yaratırken iki şeye çok dikkat etmek gerekiyor. Birincisi yeni yapılacak daha yüksek yapıların hafif ve depreme dayanıklı yapı teknikleriyle yapılması, denetlenmesi ve kalite sisteminin sonradan da denetlenebilecek bir yönteme oturtulması; diğeri de yapı yoğunluğunun azaltılması. Yani binaları yıkılmayacak şekilde yükseltirken şehri de ferahlatmak gerekiyor. Su andaki haliyle, şehrin deprem sonrası en büyük sorunlardan birisi ulaşım yollarını açık tutmak. Bunun için de şehrin bina, bina değil, ada, hatta semt bazında bütünsellik içinde ele alınması gerekli. Deprem bölgesine gitmediysek bile "İstanbul yıkılır. bizim eve bir şey olmaz“in geçerli olmadığının resimlerini gazetelerde gördük. Burada her konuda mimarlarımıza çok is ve sorumluluk düşüyor. Yoksa depremden sonra pek çok kişinin, hatta bazı belediyelerimizin bile düşündüğü gibi bir kaç kati gedmeyen alçak yapılanmayla olsa İstanbul’un yağmalamadığımız birkaç sulak alanıyla, geri kalan ormanlarımızı da yok ettiğimizle kalır, bir çözüm olmadığını bilmemize karsın, gemisini kurtaran kaptan çizgisinden de öteye gidemeyiz.

 

 

Santiye | Celik | Yazim: 22.11.2005 | Hit : 161

Anasayfa >> Araştırıyoruz >> Beton >> ÇELİK

 



www.civilturk.com