Deprem Öncesi
|
www.civilturk.com
Deprem Öncesi: Deprem meydana gelmeden önce neler olur?
Depremden iki ya da üç gün önce, havada tuhaf bir elektriklenme meydana gelir. Ve bu elektriklenme her seye tesir eder. Olanlari açiklamak, benim için o kadar kolay degil. Kemiklerimde, havada müthis bir agirlik hissederim; iste o zaman onun yaklasmakta oldugunu anlarim.
Uzun yillar San Andreas fay çizgisinin geçtigi bir bölgede yasadigim için bu uyarilara ister istemez alismistim. Onu önce sabahlari hisseder, tuhaf bir duygu içinde uyanirdim. Zaten bu degisiklik, daha geceden belli olmaya baslar. Bunu kimi zaman, zihnimin su ya da bu sebeble iyice yorulmus olmasina veririm, ya da o aksam yediklerimin mideme agir gelmis olabilecegini düsünürüm. Kendi kendimi söyle bir yoklarim. Ne en ufak bir nevrasteni belirtisi, ne de en ufak bir mide yanmasi. Hiçbir sey yok. Degisiklik, içimde degil, disimda.
Çok geçmeden ayni huzursuzlugu baskalarinin da hissettigini ögrenirim. Ne oldugunu anlariz, ama hiç üzerinde durmayiz. Onun bir kez daha tekrarlanacagina asla inanmak istemeyiz.
Ertesi sabah, ayni duygulari bir türlü içimden atamam. Artik bütün duyu organlarim dengesini kaybetmistir. Yemeklerin tadi da pek yavan gelir insana. Burnum o kokulari ilk kez farkediyordur sanki. Gökyüzü bile bir harabe rengine bürünür. Ne var ki gün, her günkü gündür. Basa gelecekleri engellemek istercesine, açik seçik olan seyi görmezlikten gelir ve kendi kendimizi aldatmaya çalisiriz.
O gece, uzaklarda bir yerde, bir gürültü duyulur. Bu ses, tanimakta güçlük çektigimiz, ama hiç de kulagimiza yabanci gelmeyen bir sestir. Bir an sesin havalimanindan geldigini saniriz, ama uçaklar bu kadar çok gürültü çikaramaz ki. Insani merak içinde birakan bu sesler, topragin üzerinden degil, topragin derinliklerinden geliyordur.
Iste her sey o anda baslar. Büfedeki tabaklar yere devrilirken, avizelerimiz saga sola sallanmaya baslar. Duvarda asili duran resimler çarpik bir durum alir; her sey filmlerde görmeye alistigimiz o beylik agir çekim görüntülerini andirir. Birden güçlü ve kocaman bir el, evi kavradigi gibi sarsmaya baslamistir. Kadinlar avaz avaz bagirirken, çocuklar biraz da onlarin bagirmasindan korkarak çiglik atmaktadir. Evin erkegi ise, bütün korkulari bastirarak onlari kurtarma telasina girmistir.
Kisacasi depremler, bizi tatli rüyalarimizdan sik sik uyandiran can pazarlaridir.
Karim ve ben, degisik siddetteki depremlerden her seferinde sag salim kurtulduk. deprem sirasinda çocuklari da yanimiza alarak kendimizi güvenli bir yere atmaya bakardik. En güvenli yerlerin kapi kasalarinin alti oldugu söylenir. Ama yikilan birçok binada degil kapilar, katlari bile bulmak mümkün degildi. Buna ragmen hemen disariya çikmiyorsak bir yerlere çömelir ve bildigimiz dualari ard arda okurken, sarsintinin geçmesini beklerdik. O bekleme sirasinda, her seyin fasa fiso oldugunu anlardim. Dünya, o saglam zannettigimiz karalariyla azgin bir deniz üzerindeki sal parçalarina dönüsünce, biz de gelgit dalgalarinin üzerinde sallanip dururduk. Bu akil almaz bir seydi. Sokaklari felâketten kurtarabilecek güçlü kuvvetli insanlar da ortalikta görünmüyordu. ve zenginiyle fakiriyle herkes, kendi basinin çaresine bakma telasindaydi.
Deprem sirasinda olusan gürleme, sonunda yavas yavas yok olur giderdi. Içindeki zehirleri kusan kocaman bir canavar gibi, arz küresi de o sikintili ögürmelerine son verirdi. Deprem sona ererdi, ama bu her seyin son buldugu anlamina gelmezdi; çünkü canavarin yeniden uyanabilecegi korkusunu içimizden atamazdik.
Nelerin kirilip döküldügünü anlamak, çocuklarimizin sorularini cevaplamak için, saklandigimiz yerlerden çikardik. Böyle bir olayi nasil açiklayabilirdiniz? Disarda, insanlar dua ederken, inançsizlar bile dizlerinin üzerine çökmüs olurlardi. Ölenler ölürdü. Ama kalanlarla birlikte yeniden yapilanma ve hayat, bir kez daha baslardi.
Ama hiç birimiz depremlerden sonra eskisi gibi oldugumuzu iddia edemezdik.
Anthony Quinn (One Man Tango